Belh
Tarihiyle Coğrafyasıyla Bizden Bir Şehir
Belh şehri Afganistan’ın Mezar-ı Şerif vilayetinin 20 kilometre yakınında bulunan tarihi bir kasabanın adıdır. Belh ismi, sonradan Afganistan’ın en önemli ticaret merkezlerinden olan Mezar-ı Şerif vilayetinin ismi ile beraber kullanılmaya başlanmıştır. Ülkemizdeki İzmit-Kocaeli, Sakarya-Adapazarı gibi Mezar-ı Şerif-Belh de beraber zikredilmektedir.
Mezar-ı Şerif (Belh) bölge olarak Semerkand, Buhârâ ve Tirmiz’in güneyinde Türkistan coğrafyasında yer alıyor. Afganistan-Özbekistan sınırını oluşturan Amu Derya nehrinin 74 kilometre güneyinde, deniz seviyesinden 366 metre yükseklikte, Kûhibaba Dağı’nın eteğinde kurulmuş bir şehirdir. Önceleri şehrin merkezi Belh iken, yirminci yüzyılın başlarında merkez Mezar-ı Şerif tarafına kaymıştır. Şehir merkezinin değişmesinde Hazreti Ali (r.a) Efendimiz’e atfedilen türbe etkili olmuştur. Türbenin manevi değeri, şehrin aynı zamanda ticaret merkezi haline gelmesine de zemin hazırlamıştır. Bugün Mezar-ı Şerif, Afganistan’ın istikbali en parlak vilayetlerinden birisi olarak gösterilmektedir.
Belh, Konya Şehrimize Benziyor
Belh vilayetinin yakınında Kunduz, Faryab gibi Afganistan’ın belli başlı vilayetleri bulunuyor. Bu şehirlerin Kabil ile bağlantıları sadece Salang geçidinden sağlanabiliyor. Geçidin yüksekliği 4500 metre, ancak Belh’in bulunduğu yer, bir nevi Konya ovasını andırıyor.
Doğalgaz ve petrol de çıkarılan Belh’de, insanların asıl meşguliyeti ziraat. Şehrin içinden geçen ırmaklar, kanallar ve Belh ismiyle de bir nehir var. Belh Nehri’nin çevresindeki verimli topraklarda pamuk, tahıl ve meyve yetiştiriliyor. Belh, düz ve ziraate elverişliliği ile bizdeki Konya Meram bağlarına benziyor.
Adıyla alim şehir
Afganistan’ın İslamiyet ile tanışması Hz.Osman (r.anh)’ın halifeliği zamanında olur. Dünyanın dört bir yanına hicret eden 200 bin Sahâbe-i Kirâm Efendilerimizden, Temîm-i Ensârî (r.anh) ve Cübeyr-i Ensârî (r.anh) Hazretleri’nin Afganistan coğrafyasına hicret etmesiyle bölge İslamiyet ile müşerref olmuştur. Bu iki Sahâbi Efendilerimiz Kâbil’deki kabr-i şeriflerinde, hâlen ziyaret edilmeye devam edilmektedir. Cenâb-ı Hakk şefaatlerine nâil buyursun. Âmîn.
Emeviler ve Abbasiler dönemlerinde Müslümanların bu coğrafya ile alakaları devam eder. Özellikle Gazneli Sultan Mahmud Hz. (998-1030) zamanında Müslümanların bu bölgedeki tesiri artar. Semerkand, Buhara, Tirmiz gibi ilim merkezleri oluşur, buralarda pek çok alim yetişir. Bu şehirlerle beraber, coğrâfî yakınlığı sayesinde Belh şehri de çok büyük bir ilim ve medeniyet merkezi haline gelir.
Belh vilayetinde ilm-i hadis, ilm-i tefsir, ilm-i fıkıh, tıp ve coğrafya sahasında birçok alim yetişmiştir. Yetişen alimler daha sonra Bağdat ve Dımaşk’da (Şam) başta olmak üzere İslam kültür ve medeniyetinin gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Şehir bu özelliğiyle tarihte “Kubbetü’l İslam” ve “Dârü’l fıkh” adıyla ünlenmiştir.
Belh Âlimleri, Velîleri
• Belh’in en meşhur âlimi, ilim ehlinin yakînen tanıdığı, zühd ve takvâsıyla maruf Şakik-i Belhî Hazretleri‘dir. İlim tahsili için seyahat edip Cafer-i Sâdık Hz.’nden feyz almış, İmâm-ı A’zam ve İmâm-Züfer Hz.lerine talebelik yapmıştır.
• Yine Belh’in büyük velîlerinden biri de, İbrahim bin Ethem Hazretleri’dir. Horasan hükümdarının oğlu olması hasebiyle sarayda yetişmiştir. Birçok imkâna sahip olan İbrahim bin Ethem Hazretleri, ileride devletin başkanı olması muhtemel iken dervişliğe niyet etmiş, Bağdat’a giderek ilim okumuş ve birçok ilim merkezinde istifade etmiştir.
• Kabri Tacikistan’ın Feyzabad nahiyesinde bulunan Hatemi Esam Hazretleri de Belh şehrindendir. Kabrinde Belh’ten geldiği yazılıdır.
• Tâbiinden Dahkak Bin Müzahim Hz.,
• Atâ bin Meysere Hz.,
• İmam-ı Azam Hz.’nin talebelerinden Kadı Mutî el Belhî,
• Muhaddis Abdullah el-Belhî,
• Muhammed Bin Fazl el-Belhî,
• Coğrafyacı ve astronomi âlimi Ebu Zeyd el-Belhî,
• Konya’daki Hz. Mevlana’nın babası Sultanü’l Ulema Bahâeddin Veled Hz. gibi meşhur birçok âlim yetişmiştir.
• Hazret-i Mevlânâ’nın kendisi de Belh’de doğmuştur.
Hz. Mevlana’nın doğduğu ev (Belh-Afganistan). O günün şartlarında topraktan yapılan ev, Güneydoğu Anadolu Bölgemizdeki kümbet şeklindeki toprak evlere benzemektedir.
Bir zamanlar hem Anadolu’ya hem diğer coğrafyalara feyz veren Belh topraklarında, O mübârek Zâtların torunları nice bâdireler atlatarak, asırlar sonra bugün, yine dedelerinin kaldığı yerden Ehl-i Sünnet çizgisinde ilim-irfan tahsiline devam ediyorlar.