Herat
Gönül Sultanlarının Şehri
Bazı şehirler vardır ismini duyduğumuzda içimizin ısındığı; insanıyla, kültürüyle bizden olan, güzelliği ile bizi hayran bırakan ve özünde barındırdığı gönül sultanları ile hürmet gösterdiğimiz. İşte ilmi yüksekliği ile bütün İslam coğrafyasında ün salmış Herat da bize bu hisleri yaşatan bir şehir.
Herat ismi şehrin yanına kurulduğu Harirud Nehrinden gelmektedir. Bu da eski Dari dilinde “İpeksi Su” anlamındadır.
Antik çağlara kadar dayanan Herat’ın kuruluşunun net bir tarihi bilinmemektedir. İslamiyet ise Herat’a Hicri 31(M. 652) senesinde ulaşmıştır. Hazreti Osman Efendimiz döneminde sulh yoluyla fethedilmiş ve sonraki yıllarda Emevi, Abbasi ve Samani devletlerinin hakimiyetinde olan şehir, Samani Devleti’nin Herat valisi Sebük Tegin’in Gazneliler Devleti’ni kurmasına şahit olmuştur. Fakat Dandanakan Savaşı ile şehir Selçuklular’a geçmiştir.
Eba Eyyub-el Ensari Hazretleri’nin soyundan gelen ve Selçuklular döneminde yaşamış Abdullah-ı Herevî hazretleri’nin Türbesi
Selçuklular zamanında Batı Asya’dan Doğu Türkistan’a ve Hindistan’dan güneydoğuya giden ticaret yolları Herat’tan geçtiği için şehir her geçen yıl daha da zenginleşti ve güzelleşti. Bu devirde Herat’ta 359 medrese, 12.000 dükkân ve 6.000 hamam; kervansaray ve değirmenlerin bulunduğu rivayet edilmektedir.
Horasan’ın incisi diye anılan Herat’taki Selçuklu hakimiyeti, 1221 yılında Moğolların işgaline kadar devam etti. Celaleddin Harzemşah’ın Pervan’daki galibiyetinden sonra ayaklanan Herat halkı, Moğollar tarafından katliama uğramış, sağ kalanlar ise Doğu Türkistan’a tehcir edilerek şehir harabe halini almıştır.
Herat Cuma Camii iç kapısı
İlhanlılar, Gurlular ve Timur Devleti dönemlerinde şehir tekrar imar edilmiş ve eski ihtişamını dahi geçerek 1407 yılında Timur Devleti’nin başkenti olmuştur. Bu devirde Timur Sultanı Baysungur, Herat’ta yüzü aşkın zanaatkarın çalıştığı büyük bir atölye kurmuştur. Böylece tezhip, cilt, minyatür ve hat sanatlarında Herat ekolü diye adlandırılan yeni bir üslûp doğmuştur.
Gevher Şah Camii ve Medresesi’nin 20 minaresinden sadece 5’i günümüze ulaşabilmiştir.
Şehirdeki tarihi binaların birçoğu Rus işgalleri sırasında yıkılmıştır. Gevher Şah Mescidi ve Medresesi, Sultan Baykara Camii’nin minareleri, Pul-i Mâlân Köprüsü, Pîr-i Herat Türbesi, Tuman Ağa Medresesi, Taht-ı Sefer Bahçesi, Herat Cuma Camii ve Kal‘a-i İhtiyârüddin günümüze ulaşan tarihî yapıların başlıcalarıdır.
Herat Kalesi ve Herat Şehri
Aslen Afganistan’lı olan Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hz. Herat için şunları söylemektedir:
“Bir kimse sana şehirlerin en güzelini sorarsa, hemen Herat olduğu cevabını ver. Çünkü dünya deniz gibidir, Horasan da istiridye gibidir, Herat şehri istiridyenin ortasındaki inci gibidir.”
Herat Şehri’nin içinde bulunan güzellikleri anlatmak ile bitiremeyiz. Lakin Herat’ın asıl hususiyyeti, içinde bulunan güzelliklerden ziyade Herat’tan bütün dünyaya ilim ve irfan ulaştıran gönül sultanlarıdır.
Abdullah-ı Herevî Hz., Molla Camii Hz., Fahruddin-i Razi Hz., Ṣaḥîḥ-i Buḫârî râvilerinden Ebû Zer Herevi Hz., Ali Şir Nevai Hz., Seyyid Muhtar hazretleri ve birçok evliyaullah Herat’ta medfun olmakla beraber Ubeydullah Ahrâr Hz., Yûsuf el-Hemedânî Hz., Abdürrezzâk es-Semerkandî ve Muînüddîn-i İsfizârî gibi zat-ı şerifler de burada yaşamışlardır.
Osmanlı Sultanları Herat’ın bu ilmi yönüne hayran olmuşlar, bilhassa Fatih Sultan Mehmet han hazretleri İstanbul’u imar ederken Herat’ı örnek almış ve içerisinde Molla Cami Hazretleri’nin de bulunduğu birçok Heratlı alimi çeşitli hediyeler göndererek İstanbul’a davet etmiştir.
Adetleri bilinmeyen yüzlerce alim ve evliyaullah efendilerimiz büyük gayretler gösterip Herat’ı sultanların hayran kaldığı bir ilim ve irfan şehri haline getirmişlerdir. Bugün de bu gönül sultanlarının evlatları halen o topraklarda ilme ve irfana gayret etmeye devam etmekteler…