Gazne

GAZNE ÖZELİNDE İSLAM MEDENİYET TARİHİNE BİR BAKIŞ

Üç güzelin tek adı nedir diye sorarlarsa;
ortada yüksek yalçın dağlar, kuzeyinde ovalık alan, dağların güneybatısında plato..
Afganistan…

Muhteşem tabii güzelliklerle bezenmiş bu güzel coğrafyada İslâmiyet öncesinde Budizm ve Zerdüştlük gibi pek çok inanış bulunmaktaydı. Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) irtihâlinden takriben 30 yıl sonra Hz. Muâviye (r.anh) devrinde, bir ay süren kuşatmadan sonra Sahâbe-i Kirâm Efendilerimiz’den Abdurrahman b. Semûre (r.anh)’ın Kâbil’i fethetmesiyle Müslümanlar bugünkü Afganistan topraklarına girmişlerdi. Bunun üzerine bu coğrafyada İslamiyet hızla yayılmış ve Afganistan’da herhangi büyük bir kuvvet hâkimiyet kuramayıp yaklaşık 300 yıl kabîle reisleri tarafından idareler devam etmişti.

Sâmânîler

Daha sonra M.819 tarihinde kurulan bir İslam hânedânı Sâmânîler (Sâmânoğulları) Afganistan’ın büyük bir kısmını fethedip 185 yıl Mâverâünnehir ve Horasan coğrafyasında Ehl-i Sünnet’e gerçekten büyük hizmetler ettiler (819-1005).

Mâverâünnehir ve Horasan Neresi?

İslam coğrafyacıların verdikleri iki isim. İki kalp. Aynen Delhi ve Serhend gibi Ehl-i Sünnet’in Asya’ya ve Anadolumuza açılmış iki mübarek kapısı…

Mâverâünnehir; Amu Derya (Ceyhun) ve Siri Derya (Seyhun) nehirleri arasında kalan bugünkü Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan bölgesi

Horasan; İran’ın kuzeydoğusunda kalan geniş coğrafya. Günümüzde bu topraklar üç parçaya ayrılmıştır. Merv, Nesâ ve Serahs yöresi (Türkmenistan), Belh ve Herat yöresi (Afganistan), kalan büyük kısmı (İran sınırları içinde).

Asıldan Nesile Emanet Beldeler

Vakur, nezih, dürüst, fedakar, nazik, cesur, karıncaya bile zarar vermeyen ve tüm insanlığın huzuru için koşturan bir nesil; ilmin, fennin, sevginin, edebin ve ahlakın tarihinin yazıldığı asıldan emanet şu beldeleri, kendi ismini bildiği gibi bilmelidir.

  • Hicaz (Mekke-i Mükerreme, Medine-i Münevvere ve Tâif)
  • Şâm-ı Şerîf (Dimeşq), Kudüs-i Şerîf
  • Mısır
  • Kûfe, Basra, Bağdat
  • Mâverâünnehir
  • Horasan
  • Endülüs (Bugünkü İspanya)
  • Delhi ve Serhend-i Şerîf
  • Belde-i Tayyibe (İstanbul)

GAZNE’DEN DÜNYAYA YAYILAN İSLAM MEDENİYETİNİN İZLERİ

Gazneliler

Sâmânîlerin gücünü kaybetmeye başladığı son zamnlarında ordunun ekseriyetini teşkil eden Türkler, Sebük Tegin önderliğinde, Gazne şehri merkez olmak üzere Gazneli Devleti’ni kurdular (963). Sultan Mahmud zamanında güneye doğru bugünkü Pakistan sınırları ve biraz daha güneyi İslam ile müşerref olup âlimlerle, camilerle, medreselerle donatıldı. Kısacası Gazne; İslamiyet’in Güney Asya’ya açılan kapısı oldu.

Gazne şehrinin bir gösterimi

Hüseyin el-Beyhaki, Abdülcebbar el-Utbi gibi büyük tarihçilerin, Biruni gibi bilim adamlarının çıktığı Gazne şehri; alimleri, mutasavvıfları, şairleri ve bilginleri koruyan Sultan Mahmud döneminde altın çağlarını yaşamıştır. Sultan Mahmud, yaptırdığı medreselerin kütüphanelerini, dünyanın farklı merkezlerinden özellikle de Horasan’dan getirdiği kıymetli kitaplarla donatmıştır.

Selçuklular

Sultan Mesud’un 1040’ta Selçuklular’a yenilmesiyle Gazne’deki Gazneliler hakimiyeti son buldu. Gazne’de artık Selçuklular hizmet sancağını devralmıştı. Ânadolu’ya, Malazgirtlere uzanacak serüveninde bu defa Gazne; İslamiyet’in Anadolu’ya açılan kapısı oldu diyebiliriz. Anadoludaki hoş sadâları silinmeyecek Selçuklular, takriben 120 yıl Gazne’ye hizmet ettiler.

Gurlular

Herat’tan itibaren doğusundaki Kabil, Gazne ve daha güneye doğru Pencap, Delhi ve Bihar’a kadar olan bölgeye Gur bölgesi denirdi. Herat ve Gazne en mühim iki merkezleriydi. Son Selçuklu hükümdarı Sultan Sencer’in vefatından (1157) sonra Gurlular, Gazne başta olmak üzere Afganistan’ı kontrolleri altına aldılar.

Fahruddin- i Razi Hz. Tefsir-i Kebir’ini, Gurlu Sultanı Gıyaseddin’in tahsis ettiği Herat medresesinde yazdı. Devrin hattatlarının reisi Tâcülküttâb Serahsî, Gazne sarayında meşhur oldu.

215 yıllık devlet hayatının yaklaşık 60 senesinde Gazne’de bulunan Gurlular büyük hizmetlerle anıldılar.

Hârizmşahlar

Gazne, 1215’de Gurlular’dan Hârizmşahlar’a geçti. Fakat 3-5 sene içinde kasıp kavuran Moğol istilası yüzünden Gazne’de hizmet edemediler. Harizmşahlar istilaya kadar özellikle Buhara ve Merv’de; dil, edebiyat ve İslami ilimler sahasında çok yüksek başarılara imza atmışlardı. Zemahşeriler, Sekkakiler, Harezmiler hep orada yetişmişti. Ruhul Beyan tefsiri’nin en büyük kaynağı Te’vilat-ı Necmiyye’nin müellifi büyük mutasavvıf Necmüddin-i Kübra Hz. Hârizmşahlar’ın yetiştirdiği bir zat-ı şerifti.

Medeniyetin devamı için “Canlı Kitaplar”

Moğollar bu münbit ilim coğrafyasında yüz elli yıl kadar hüküm sürdüler. Özellikle Gazneliler’in ve Harizmşahlar’ın kurduğu kütüphaneler, yüz binlerce cilt kitabın neredeyse tamamı yakıldı, mimari eserler tahrip edildi. Günümüze çok azı ulaştı. Kıymetli kitaplar yazmanın değerini anlatmaya hacet yok. Fakat “canlı kitaplar” yetiştirmenin daha büyük bir isabet olduğu buradan da takdir edilebilir.

Babürlüler

Moğollar Timur tarafından yıkıldıktan sonra onun torunlarından Bâbür (1483-1530), Afganistan’da uzun zaman devam edecek Babürlüler devletini kurdu. Gazne uzun bir süre Babürlüler’in hakimiyetinde kaldı. Bâbür’ün kurduğu devletin sınırları Hindistan içlerine kadar genişleyecekti Altun Silsile’nin halkalarından Muhammed Bakibillah Hz.leri ve İmam-ı Rabbani Hz. başta olmak üzere bir çok veli ve Ehl-i sünnet alimi Babürlüler devrinde yetiştiler. Mektubat-ı Şerife bu devirde kaleme alındı…

Yüzyıllar boyunca İslam Medeniyetine hizmet eden mücevher evlatlar yetiştiren Gazne, ona gönül gözüyle bakmayı bilenler için hâlen cevherleri işlemeye devam ediyor…